Devalüasyon, literatürümüzde çok da yabancı olmadığımız bir kelimedir. Kelime itibariyle anlamı, “değerin düşürülmesi” anlamına gelir. Revalüasyonun zıttı bir anlam taşır.
Devalüasyon, ekonomilerde acı ama zorunlu bir müdahaledir. Ülkenin bir anda ekonomik sisteminin yeniden inşasına sebep olur. Devalüasyon acı olması, bir anda insanların elinde olan paranın kıymetinin azalması ve halkın refah seviyesinin düşmesine sebep olmasıdır.
Devalüasyon neden olur?
Devalüasyonun sebepleri çok çeşitli olabilir. Ancak sonuç olarak paranın değerinin düşürülmesi yatar. Genellikle kapalı ekonomilerde meydana gelir. Serbest piyasalarda değil, sabit kur bulunan ekonomilerde yapılır.
Dalgalı kur bulunan ülkelerde döviz fiyatları kendiliğinden ait olduğu seviyeyi görebildiği için devalüasyon yapma ihtiyacı oluşmaz. Bu sebeple “Türkiye’de devalüasyon olur mu” sorusunun cevabı da dolaylı olarak hayırdır. Ancak bunun da çeşitli koşulları vardır. Çünkü piyasaların kendi değerini bulduğu sürece devalüasyon ihtimali kitabi olarak bulunmamaktadır.
Devalüasyonun sebeplerine gelince, ülkenin aşırı değerli bir para birimi varsa, uluslararası piyasalardaki rekabet gücü ve ihracat oranlarının düşüş gösterdiği görülür. Bunu dengelemek ve döviz girişini artırmak için devalüasyon yapılabilir.
Ülkenin para birimi aşırı değersizse ve merkez bankasının belirlemiş olduğu döviz kuru, o para biriminin adil fiyatını yansıtmıyorsa, yine devalüasyon yapılabilir. Mısır’da yapılan devalüasyon da bunun bir örneğidir.
Bu koşulda, devletin kontrolü altında bulunan döviz, devlet kontrolünden çıkarak karaborsada adil değerini bulmuştur. Bu durumu tersine çevirmek isteyen bir ekonomi yönetimi devalüasyon kararı alabilir.
Enflasyon, kontrol edilemez bir düzeye geldiyse de enflasyonun kontrol altına alınması için yapılacak önlemlerden biri de devalüasyon kararı olabilir. Enflasyon Nedir yazımızdan enflasyon ve türleri hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz.
Devalüasyon Olursa Ne Olur?
Devalüasyon, bir acı reçete olarak ifade edilegelmiştir. Acı olmasının sebebi, ülke ekonomisine geçici ancak dönemi için büyük tahribatlar yaratmasıdır. Devalüasyon olursa, ülkenin para biriminin satın alma gücü düşer. İnsanlar fakirleşir. Ancak devalüasyon ekonomi için temiz ve yeni bir sayfa açmak olarak yorumlanır.
TCMB Sözlüğü devalüasyon kelimesini; “Sabit kur rejiminde, ulusal paranın yabancı paralar karşısındaki değerinin azalmasını ifade eder. Örneğin, bir Türk lirasının bir ABD doları karşısındaki değerinin 2,0 TL’den 2,2 TL’ye düşmesi, Türk lirasının ABD doları karşısında %10 değer kaybetmesi (ABD dolarının değer kazanması) anlamındadır.” şeklinde tarif ederken TDK Sözlüğü; “Paranın altın veya yabancı bir paraya göre değerinin düşürülmesi, satın alma gücünün azalması; değer düşürümü” olarak tarif ediyor.
Devalüasyon aynı zamanda dolarizasyonun da azalması anlamına gelir. Dolarizasyon, aşırı değersizleşen yerel para yerine saklama ve ticaret işlemlerinde dolar kullanılması anlamına gelmektedir.
Devalüasyonda aynı zamanda dışa bağımlılığın da azalması beklenmektedir. Çünkü dövizle yurtdışından getirilen (ithal edilen) ürünler bir anda aşırı pahalanacağı için iç piyasada aynı ürünlerin üretilmesi zorunluluğu ortaya çıkacaktır. Aynı zamanda içeride üretilen ürünlerin ihraç edilerek döviz geliri sağlanması da amaçlardan bir diğeridir.
Türkiye Tarihinde Devalüasyon Kararları
Türkiye tarihinden izleyecek olursak, çok çeşitli dönemlerde devalüasyon kararı alınmıştır. Tarihimizde 1946, 1958, 1970, 1980, 1994 ve 2001 tarihlerinde devalüasyon kararı aldık. Son devalüasyon olan 23 yıl önceki 2001 devalüasyonu zaten pek çok kişinin hafızasında yer almıştır.
Bu devalüasyonlarda Türk lirasının değeri düşürülürken, dövizlerin değeri artmıştır. İnsanların maaşlarının döviz karşısında satın alma gücü düşmüştür. Ancak sonrasında dövizin yeni değeri, bir süre daha ekonominin idare etmesini sağlamıştır.
1946 Devalüasyonu
Tarihimizdeki ilk devalüasyon kararı, 2. Dünya Savaşı’nın da sonlarına doğru denk gelen 1946 devalüasyonudur. Aslında 1943 yılında daha ufak çaplı bir devalüasyon yapılmıştı. Ancak bu devalüasyon yeterli kalmadığı için 1946 yılında tekrar devalüasyon kararı alındı.
1946 devalüasyonu, 2. Dünya Savaşı’nın getirdiği ekonomik zorlukların giderilmesi, iç üretimin artarak dış ticaret dengesinin sağlanması amaçlanmıştı. 7 Eylül 1946’daki bu devalüasyonda Türk lirası, Amerikan dolarına karşı yüzde 40 değer kaybetmişti.
1950 yılında yapılan genel seçimlerde Demokrat Parti’nin iktidara gelişinde, bu devalüasyonun yarattığı ekonomik tahribatın payı olduğu düşünülse de bu konu ekonomik ve ekonomi dışı olmak üzere pek çok değişkene bağlıdır.
1958 Devalüasyonu
1958 yılında, Demokrat parti iktidarının son dönemlerinde yapılan devalüasyondur. Bu devalüasyonla Türk lirası yüzde 220 değer kaybetmiştir.
4 Ağustos 1958 tarihinde yapılan bu devalüasyon ile birlikte 4 lira seviyelerinde olan TL Dolar kuru, 9 liraya ulaşmıştır. Devalüasyon İktisadi İstikrar Tedbirleri adı verilen ve ekonomik istikrarı yeniden sağlamak için yapılan pek çok ekonomik tedbirden biriydi. Diğer tedbirler ise faiz kararları, yeniden ayarlanan gümrük vergileri gibi ek tedbirlerdi.
1970’li Yıllar Devalüasyonları
1970 yılında başlayarak, 1979 yılına kadar devam eden bir dizi devalüasyon kararıdır. Tek bir devalüasyon kararı alınmamış olsa da 1970’li yıllardaki ağır ekonomik koşulların 10 yıla yayılan bir dizi devalüasyonu tek başlık halinde ele almak gerekecek ancak bunu da iki gruba ayırmak gerekecektir.
10 Ağustos 1970 tarihinde yapılan ilk devalüasyonla beraber Türk lirasına yüzde 70 değer kaybettirildi. Bu ayarlama, Adalet Partisi iktidarı olan Süleyman Demirel’in Başbakan olduğu dönemde yapıldı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin 3 büyük devalüasyonundan biri olarak sayılır.
Bunun ardından yine çok seçimli bir dönem olan 1970’ler aynı zamanda Türkiye’nin ABD tarafından ambargoya maruz kaldığı Kıbrıs Barış Harekatı’nı yaptığı döneme de denk geliyor.
1971 ve 1972 yıllarında çeşitli aylarda yapılan ayarlamalarla mini devalüasyonlar yapılmıştır. Zamana yayılan bu değer düşürmede, 1971’de yüzde 20, 1972’de yüzde 30’un üzerinde Türk lirası değer kaybetmiştir.
Paranın yeniden ayarlanması sonraki yıllarda da sürdü. 1979 yılında ise Nisan ayında yüzde 30, Temmuz ayında yüzde 88 değer kaybeden Türk lirası, 10 yıllık dönem kümülatif olarak incelendiğinde yüzde 215’in üzerinde değer kaybetmiştir.
1980’li Yıllar Devalüasyonları
Meşhur 24 Ocak Kararları ile, henüz 8 ay önce yüzde 88 değeri düşürülen Türk lirasına bir devalüasyon daha yapıldı. 24 Ocak Kararları’nı 1970’li yılların devalüasyonundan ayıran en önemli fark, bu seferki devalüasyonun sadece döviz kuru ayarlamasıyla kısıtlanmayarak hayatın ve ticaretin her alanını ilgilendiren kapsamlı bir ekonomik tedbir oluşudur.
24 Ocak 1980’de yapılan devalüasyon kararı yine de 3 yıla yayılmış bir şekilde seri devalüasyonları tetikledi. Başlangıçta sadece yüzde 33 zam yapılarak 90 liraya ulaşan dolar kuru, askeri yönetim altında bulunulan 1981 ve 1982’de yapılan yeni devalüasyonlarla devam ettirildi. 1982 yılındaki son ayarlamayla 3 yılda 1 dolar 191 Türk lirası 191 olurken devalüsyon oranı da yüzde 110’un üzerinde oldu.
Bu devalüasyon kararlarıyla ekonomik sorunlar çözülemedi. Aksine, faizlerin de doğru ayarlanamaması sonucunda bankerlik adı verilen yeni bir iş kolu ortaya çıktı. Bankaların yüzde 60 maksimum faiz verdiği ortamlarda bankerler yüzde 200’leri aşan faiz oranları vadederek yeni bir krizin fitilini ateşledi. Bankerlik 1988 yılında yasaklansa da etkileri 90’lı yıllarda ağır ekonomik sorunlara sebep oldu.
1994 Devalüasyonu
5 Nisan kararları adı verilen ve yine ağır ekonomik tedbirlerin yer aldığı devalüasyon kararıyla beraber Türk lirasının değeri yüzde 33 düşürüldü. Bu yeniden ayarlama da sorunları çözmek yerine bir süre daha ertelenmesine sebep oldu. Ancak 24 Ocak kararlarında kısmen serbest bırakılan döviz kuru, 5 Nisan’da biraz daha gevşetildi.
1994 itibariyle döviz fiyatları sürekli olarak yeniden ayarlandı. 1990’lı yıllarda Türk lirasının yaşadığı değer kaybı, 1990 yılından 2000 yılına kadar (2000 dahil) yüzde 24 binin üzerinde olmuştu.
2001 Krizi ve Devalüasyonu
Türkiye’nin serbest kur rejimine geçmesinden önceki gördüğü son devalüasyon. Dolayısıyla resmi olarak Merkez Bankası tarafından ayarlanmış son döviz kuru olma özelliği taşıyan devalüasyondur.
1970’li yılların başından beri süregelen ekonomik kriz dalgasının 1999 yılında Gölcük Depremi ile birleşmesinin ardından ekonomik büyük bir bankacılık krizine sürüklendi. Bunun sonucu olarak Başbakan Bülent Ecevit ile Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer arasındaki bir tartışma sonucu tansiyonun yükselmesi büyük bir ekonomik krizi de beraberinde getirdi.
IMF’den borç alınması, döviz kurunun yeniden ayarlanması ve Dünya Bankası Başkanı Kemal Derviş’in getirilerek Ekonomi Bakanı yapılması gibi gelişmeler krizi takip etti.
Dolar kuru 626 bin 400 liradan 1 milyon 177 bin 870 liraya çıkarıldı. Devam eden 2002 yılında bankacılık ve sermaye piyasaları başta olmak üzere her alanda büyük ekonomik reformlar yapıldı. Yapısal reformlar olarak ifade edilen bu yeniliklerin henüz hayata geçirilirken bir erken seçim kararı alındı.
2001 ve Sonrası
2001 yılından sonra döviz kuru çok sınırlı bir şekilde artıyordu. 2001 yılındaki devalüasyonla 1.177.870 lira olan döviz kuru, 2002 yılında 1 milyon 507 bin 051 lira olmuştu. 2006’da liradan 6 adet sıfırın silinmesiyle yeniden ayarlandı. 2010’a gelindiğinde 1 lira 5065 kuruş oldu. Bir başka deyişle, 8 yılda dolar kuru 5 kuruş azalmıştı. Bu durum Türkiye tarihinde çok ender görülen bir durumdu. 2013 yılında ise 2 liraya yaklaşmıştı.
2001 sonraki dönemde dikkat çekici döviz ataklarını, bu süreden sonra devalüasyon olarak değerlendirmek teknik olarak mümkün değildir. Zira serbest piyasada dövizin fiyatını merkez bankası değil, piyasa belşrlemektedir. Bu sebeple bu dönemlerdeki anlık döviz fiyat artışları devalüasyon olarak ifade edilmez.
Bu yazının yazıldığı sırada, 2024 yılı Mart ayı içinde döviz kuru 32 liranın üzerinde piyasa tarafından fiyatlanıyor. 2013 yılından itibaren döviz fiyatındaki artış yüzde 1000’i bulsa da dalgalı bir seyir izleyen döviz kuru anlık olarak değişim göstermektedir. Yani yükseliş kadar düşüş ihtimali de vardır.
Devalüasyonda ise bir süre adil değerinin altında kalan döviz kurlarının bir anda yeni adil değerine getirilmesi ilkesi yer alır. Bu sebeple 2001’den sonra yaşanan veya bundan sonraki süreçte, yeniden sabit kur rejimi ilan edilmediği sürece olacak herhangi bir kur atağı, devalüasyon yerine kur atağı olarak ifade edilecektir.
Kur Atağı Nedir?
Kur atakları 2002 sonrası dönemde en sık duyduğumuz terimlerden biridir. Sabit kur rejimi olmayan, yani Türkiye’de bugün uygulanan serbest piyasa ekonomisi içinde döviz kurlarının yükselmesine kur atağı ifadesinin sık sık kullanıldığını görüyoruz. Ancak sabit kur rejimlerinde de “Spekülatif Atak” adı verilen bir başka durumun varlığı söz konusu. Aslında ikisi de döviz kurunun “atak” yapması üzerine ifade edilir.
Spekülatif Atak
Dr. Mahfi Eğilmez, bunun tersi bir durumda, sabit kur rejiminde uygulanan ve sermaye ve para sahiplerinin gerçekleştirdiği işleme spekülatif atak adını veriyor. Eğilmez; “Özellikle sabit kur rejiminde kurun düşük kalması sonucu yerel paranın yabancı paralar karşısında aşırı değerlenmesinde spekülatif atak sık görülen bir reaksiyondur” şeklinde ifade ediyor.
Kur Atağı
Kur atağı olarak ifade edebileceğimiz döviz fiyatlarındaki ani yükselişleri 2018, 2020 ve 2021 yıllarında gördük. Döviz kurlarının bir anda yükseldiği dönemlerde yaşanan şeyin devalüasyon olup olmadığı tartışılmıştı. Dolayısıyla yaşanan durumun devalüasyon olmadığı kesindir.
Yine Dr. Mahfi Eğilmez’in “Dolar Kuru Neden Yükseliyor” yazısında bunun devalüasyon olmadığı ancak uygulanan politikaların bir sonucu olduğu tartışılıyor.
Revalüasyon Nedir?
Revalüasyon, devalüasyonun tersi bir anlam ihtiva eder. Devalüasyonda nasıl ki yerel paranın kıymeti düşürülüyorsa, revalüasyonda da tam tersi olarak, paranın değeri artırılır. Yine sabit ekonomik konjonktürün bir sonucu olarak meydana gelen revalüasyon hakkında daha fazla bilgi edinmek için Revalüasyon Nedir yazımıza bakabilirsiniz.